5.7.10

Viik Viik

Dedem çiftliğin bahçesinde yürürken önüne aniden bi'şey düşmüş.
Ne olduğunu ilk bakışta o da anlayamamış. Kara-kuru bir şeymiş.
Sonradan cılız bir sesle viiik viiik diye bağırdığını duyunca anlamış.
Yavru bir kuş. Bir bülbül. Yumurtadan daha yeni çıkmış,tüyleri bile yok.
Hemen alıp onu ağaçtaki bülbül yuvasına geri koymuş,ama hayır;
Annesi kabul etmemiş,yabancı birinin eli değdiği için yuvadan atmış.
Dedem de onu orada bırakmak istememiş,köpekler var,kediler var,yerler diye.
Alıp anneme getirmiş,annem kuşları çok sever,o bakar diye.
Ben de bir haftadan beri Adana'da olduğumdan onun yanındaydım.
İlk 2 gün biraz korkunçtu. Bir deri yığını gibi bir şey. Tüyleri yoktu.
3-4 gün sonra siyah siyah çıkmaya başladı tüyleri,kanadı belli oldu...
2 saatte bir yemek istiyor,viiiik viiiik diye bağırıyor.
Biz de birşeyler yiyoruz,çiğniyoruz,geri çıkartıyoruz ve elimizle onun ağzına veriyoruz.
Ancak o şekilde yiyebiliyor. Daha bilmiyor ne yenir,nasıl yenir...
Yemeğini yedikten sonra da hemen uyuyor. Tekrardan acıkıncaya kadar.
.

.
Evde tamamen serbest dolaşıyor. Zaten uçmayı da bilmiyor. Bir yere de gidemez.
Benim omzumda,ya da annemin saçında (orayı yuva sanıyor) biz nereye gidersek geliyor.
Bizim üzerimizde değilken de ya avizenin üzerinde,ya da saksıda amaçsızda duruyor.
Dedem artık biraz büyüdüğü için onu yüksek bir mesafeden aşağı bıraktı.
Uçmayı - kanatlarını kullanmayı - öğrensin diye. Ama çok başarılı olamadı.
En fazla benim bir omzumdan öbür omzuma kadar uçabiliyor.
Sonra da çok yorulduğu için hemen yemek istiyor ve uyuyor...
Çok güzel bir şey. Çok tatlı bir şey. Çok çirkin bir şey.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder