28.4.10

İstanbul'dan bir kare

Ben; 'aaa uhmm,amca,bir fotoğrafınızı çekebilir miyim?!
Fesli-sakallı amca; 'çek,yieeenim çeeeek!'

25.4.10

Aloooha öldü =/

Söylecek çok bir şeyim yok... Aloooha öldü.
Onu sitenin bahçesindeki ağacın altına gömdüm. =/

24.4.10

Şıpsevdi

Şimdiki halimin aksine,ben küçükken gerçekten sorunsuz bir çocuktum.
Tamam,itiraf ediyorum,çok da sorunsuz değildim; biraz aksi,biraz da huysuzdum.
Hatta biraz değil,bayaa aksi ve huysuzdum. [hala da öyle olduğum söyleniyor!]
Neyse,demeye çalıştığım şey şu,ben küçükken,şimdiki gibi herşeyi kafama takmazdım.
O zamanlar bazı insanlar 'varlık ve zaman arasında nasıl bir bağ vardır?'
'bilgi mümkün müdür?' gibi felsefi soruların yanıtını ararken,benim aklımdaki tek sorun şuydu;
'akşam eve giderken serviste hangi sakızı çiğneyeyim? Sulugöz mü,Şıpsevdi mi???'
Çünkü Sulugöz'ün de,Şıpsevdi'nin de yeri benim için ayrıydı.
Bir yanda Sulugöz'ün o yeşil ambalajı,tozlu gibi olan beyaz yuvarlak sakızı,o kendine has ekşiliği;
Diğer yanda da Şıpsevdi'nin genç aşıkları,sakızdan çıkan özlü sözleri ve muzlu tadı...
Hangisini çiğnersem çiğneyeyim,yaklaşık 2-3 dakika sonra yutardım; ama yutmak istemezdim!
Sakız olamayacak kadar güzeldi tadları...Asla bir tane yeterli değildi,en az 2 tane gerekliydi.
.
Merak ediyorsunuzdur, neden bu çocuk durduk yere böyle bir şey yazıyor bloguna diye.
Etmiyorsanız da sorun değil,ben nasıl olsa bu yazıyı neden yazdığımı açıklayacağım.
Bugün Şıpsevdi çiğnedim;içinden çıkan kağıdı çok beğendim ve bloguma koymalıyım dedim.
^ bu resmi buraya koyabilmek için yıllardır kullanmadığım tarayıcıyı aradım.
Uzun arayışlar sonucu buldum. Laptoma taktım ama sistemim onu algılamadı.
Kurulum CDsini aradım,bulamadım. İnternetten indirdim,CD'ye yazdım dosyaları,zorla kurdum.
Vista'ya uyumlu değilmiş tarayıcı (taaaa Windows 95 dönemlerinden kalmaymış!)
Ama yenilgiyi kabul etmedim,uğraştım ve başardım!

22.4.10

Bukadaryakınbirmesafe

Bana bukadaryakınmesafede bir yere yeni bir alışveriş merkezi açıldı.
7 salonlu sinema,2M'li migros,D&R,Teknosa,Mudo,Koton,Toyzshop,Komşufırın...
Sinema,tiyatro,alış-veriş,eğlence,yiyecek/içecek herşey var;
artık orada,ben de olacağım.

15.4.10

İroni

Yalnız olduğu anlaşılmasın diye bazı insanlar hep çoğul konuşurLAR!

11.4.10

Çukur

30 x 40'lık tuval üzerine yağlı boya.

bu gece içim biraz karanlık / bu gece ben ve yalnızlık
belki belki bir anlık / kimse yok mu sesimi duyan?

6.4.10

Şişli - Otopark - Lays - Adliye

Her şey dün duyduğum bir melodi ile başladı.
'Hello Moto' dumm dumm dummm
İlk başta anlamadım onun benim telefonumdan geldiğini.
Sonra hatırladım,benim şu an kullandığım geçici telefonun melodisi o.
Neyse,önemli olan şu; beni AJANSIMDAN ARADILAR!
Lays cipsinin yeni reklam filmi için benimle tanışmak istiyorlarmış.
Şişli'de bir başka casting ajansında saat 11'e randevu verdiler.
O kadar heyecanlandım ki;öldüm sandım.
Gece hep onu düşündüm,geleceğimi düşündüm.
'Yarın'ı (yani bugünü) düşündüm.
Kariyerimin ilk gününü olabilecek günü düşündüm.
ve uyudum.
.
Sabah 7 gibi uyandım,kahvaltı yaptım ve hazırlanmaya başladım.
En iyi kıyafetlerimi giydim,en iyi parfümümü sıktım;
Bana şans getiren kolyemi taktım.
Saat 10'a doğru yola çıktım.Trafik vardı.
Yolda Darren Hayes'in Spin albümünü dinledim, karpuzlu sakız çiğnedim.
Elimde haritamla zar zor Şişli'yi buldum.
İnternetten benim gideceğim casting ajansının yerine bakmıştım.
Şişli Adliyesinin yakınında,Şişli Camii'nin arkasında bir yer...
Taksicilere sordum,minibüsçülere sordum.
Sonunda buldum adliyeyi,ve camiyi; ama park yeri bulamadım.
Etrafta hiç park yeri yoktu. Trafiğin akışı ile birlikte biraz daha ilerledim
Bir tabelada 'katlı otopark' yazısını gördüm,hemen park ettim.
Arabanın anahtarını istediler; vermek istemedim.
Ama başka şansım yoktu,mecburen verdim anahtarları,ve onlarda bana fiş verdi.
Otoparktan ayrıldıktan sonra 10-15 dakika boyunca -hayalller kurarak- yürüdüm.
Ajansı aradım. Ajansı sordum.Ajansı buldum.
Asansörde kendime son rötuşlarımı yaptım ve kapıyı çaldım...
-
'Kaydınızı burdan ben yapacam,bu tarafa' dedi bir ses.
Ve onu gördüm. Kırmızı gözlükleri olan bir sekreterimsi.
Sekreter değil,ama ne olduğu da belli değil...Neyse.
Adımı soyadımı sordu. Söyledim. Soyadımı anlamadı. Bi daha söyledim.
Yaşımı sordu,19 dedim.Boyumu sordu,1.83 dedim.
Hangi ajanstan geldiğimi sordu, Erberk ajans dedim.
ve can alıcı soruyu sordu;
'Daha önce bir reklam filminde oynadın mı?'
Hemen cevap vermedim,bir an tereddüt ettim.
Ama dürüstçe yanıt verdim , 'Hayır'
'Sizi 23.sıraya yazıyorum Mehmet Bey' dedi
ve ben o an arkadamda en az 20 kişinin beni izlediğini fark ettim.
Sadece benim çağırılmayacağımı biliyordum.
Ama bu kadar da kalabalık olacağını düşünmemiştim...
Arka taraflarda kendime bir yer buldum
'Cool çocuk' imajımı yitirmeden oturdum ve beklemeye başladım.
Saat 11.15 gibiydi ben kaydımı yaptırdığımda.
12.15 oldu,bekliyordum.
13.15 oldu,hala bekliyordum.
Bu arada yeni gelenler de oldu. Onları süzdüm.
Kimseyle arkadaşlık kurmadım,kimseyle konuşmadım.
Karnım acıkmaya başlamıştı ve o kadar sıkılmıştım ki
Dayanamayacaktım,ama hayallerim gitmemi engelledi.
Saat 2'ye doğru beni çağırdılar. Odaya girdim.
Odada iki kişi vardı,biri kamera ile ilgileniyordu
Diğeri de ışıklarla ilgileniyordu.
Benden kendimi anlatmamı istediler.
Hazırlıklıydım buna zaten. Kameraya profesyonelce kendimi anlattım.
Sonra fotoğraf çekimi yapılacağı söylendi.
Ona da hazırlıklıydım. İyi fotoğraflar çektirdim.
O kısma kadar her şey iyiydi.
Sonra kamera ile ilgilenen adam bana bakarak dedi ki
-
'köydeki yağız delikanlısın,yanında kız arkadaşın var,
telefonuna diğer sevgilinden mesaj geliyor,gülüyorsun
sonra yanındaki sana neye güldüğünü sorunca,ona çaktırmıyorsun.
Bunu doğaçlama olarak oyna!'
-
10 dakika boyunca deneme çekimi yaptık. Fena değildi.
Ama iyi de değildi. Çok heyecanlandım.
Heyacanımı da gizleyemedim...
Beni seçmeyecekler...
Benden yağız köy delikanlısı olmaz.Bunu biliyorum.
Stüdyodan çıktım, sıralarının gelmesini bekleyen rakiplerime baktım.
En yapay sesimle 'iyi şanslar arkadaşlar!' dedim
ve kapıyı arkamdan kapattım.
.
Apartmandan çıktım ve ilerlemeye başladım.
O zaman fark ettim.
NEREYE PARK ETTİĞİMİ UNUTMUŞTUM!
Bir telaş içinde tüm sokaklara baktım.
Hiçbiri bana bir şey çağrıştırmadı.
Hayatımda hiç Şişli'ye gitmedim bugüne kadar.
Orada tek bildiğim yer,Cevahir AVM! (!)
Sokaktakilere sorarak adliyeyi buldum ve otoparkı hatırlamaya çalıştım.
'Şişli İş Merkezi Katlı Otopark' diye biri bana kendi otoparkını tarif etti
Oraya gittim. 20 dakika yürüdüm. Geri döndüm.
Adliyenin önündeki her yola saptım,her yöne gittim.
Yaklaşık 1 saat boyunca katlı otoparkı aradım.
2 kez otopark fişinden görevlileri aradım,adres sordum.
Hiçbirinde bulamadım.
'beni adliyenin önünden alır mısınız' dedim ve kendimi aldırdım.
Şişli'den hemen uzaklaştım...
.
Aslında daha çok şey yaşadım bugün,ama hepsini yazmayacağım.
Sorarsanız anlatırım sonra...
Her yazının bir ana fikri vardır derler.
Bu yazının ana fikri de şu.
LAYS YEMEYİN.
çünkü beni büyük ihtimalle seçmeyecekler.
Doritos yiyin.