30.1.11

Madam Kavruk ile P günü

Arkadaşım Tuğçe (Madam Kavruk) Ankara'dan Istanbul'a geldi, onunla hemen 'P' günü yaptık.
Bugün, Pazar günü, Caddebostan Kültür Merkezi'nde 'Cam' adlı tiyatro oyununa gittik.
En arkada,en köşede, sürekli geviş getiren yaşlı bir kadının yanında oturduk. Buna aldırmadık.
Son kalan 2 yer orası diye değil, bizce en iyi yer orası diye oradan aldık. Gerçekten.
Oyun çok iyiydi. Zaten Deniz Çakır / Dolunay Soysert varsa,o oyun iyi olur. Bu böyledir.
Sadece Tuğçe oyunun adının 'Cam' olmaması gerektiğini , 'Pencere' olması gerektiğini söyledi.

Oyun çıkışı Cadde'de biraz yürüdük,biraz alışveriş yaptık ve çok acıktığımız için eve geldik.
Dışardan yemek söylemek istemedik ve kendimiz pizza yaptık. Ben malzemeleri hazırladım.
Tuğçe biraz un ve biraz su ile resmen hamur yarattı ve pizzayı fırına verdik.
20 dakika sonra o pizzayı yedik ve mutlu olduk.
Şimdi de Tuğçe bana petibörlü pasta yapıyor ve sonra da onu yiyip mutlu olacağız.
Şimdilik diyeceklerim bu kadar.

15.1.11

Amaçsız bir diğer kısa film

Bugün çektiğim bir kısa film.
Biraz amaçsız; ama yine de idare eder,hehe.

Serbest

Uzun zamandan sonra ilk defa tuvali önüme aldım.
İçimden ne geliyorsa; onu aktardım. Biraz çizdim,biraz sildim.
Sonra da bu çıktı ortaya. Kendini 'serbest' bırakma fikri ile...

12.1.11

Kulak / 30 / SGK reddi / Fax

Sabah saat 7 gibi aniden yüzümün sol kısmında bir baskı hissettim.
'Herhalde yüz felci geçiriyorum' diye düşündüm,panik oldum ve uyandım.
Yüzümü kontrol ettim,her şey olması gereken yerdeydi.
Ama değişik bir his vardı hala yüzümün sol kısmında...
SOL KULAĞIM DUYMUYORDU!
İlk başta önemsemedim bunu; sonra da yavaş yavaş endişelenmeye başladım.
Ya hep böyle kalırsa? Ya bundan sonra sol kulağım hiç duymazsa diye düşündüm.
İpodumun kulaklığını taktım,duyma testleri yaptım kendime...
Hayır. Resmen sol kulağım çalışmıyordu. (Yani tıkanmıştı kulağım,ve az duyuyordum)
Bunun üzerine hemen bana en yakın hastaneyi aradım,telefonu sağ kulağıma koyarak.
1 saat sonraya ( yani 8.30'a) Kulak-Burun-Boğaz'dan randevu aldım.
Hemen hazırlanıp hastaneye gittim,kayıt işlemi yaptırmak için sıra numarası aldım.
O anda fark ettim. Bana 30 numara gelmişti numaratörden!
30! Başka bir şey değil, 30! Yani Eşya II finalinden aldığım not...
Bugüne zaten bir kulağım sağır başlamıştım, bir de bu numarayı alınca anladım;
Herşey ters gidecekti. Bunlar sadece bir başlangıçtı.
Sıra bana gelince kayıt işlemimi yaptırmak için kimliğimi verdim çalışan bayana.
Bilgisayarda bir kaç şey yazdıktan sonra döndü baktı bana;
'Üzgünüm,Sosyal Güvenlik durumunuz pasif durumda görünüyor.' dedi.
Hiç şaşırmadım aslında SGK'nın bu yaptığına...
Bu ilk değildi çünkü. Ne zaman hastaneye gitsem,bir şey çıkardı.
[Herhalde 'sosyal devlet'in sosyalliğinden faydalanmamı istemiyorlar,bilemiyorum]
Teşekkür ettim ve hastaneden çıktım muayene olmadan
Çünkü özel muayene olup 140 lira vermek istemedim.
Hemen babamı aradım, durumu anlattım ve halletmesini istedim.
Bana 'Sen git hallet,Kadıköy'deki SGK'ya öğrenci belgeni ver,düzeltsinler' dedi.
Ben ve Kadıköy'e gitmek... Aynı cümlede! Şaka gibi.
O nedenle duygu sömürüsü yaptım,dedim ki babama
'Neyse, Adana'ya geldiğimde hastaneye giderim, şimdilik tek kulakla idare ederim.'
Babam da düştü bu tuzağa ve dedi ki 'Sen bana öğrenci belgeni fax çek,ben hallederim'
.
Hastaneden eve dönerken yolda bir yerde 'fax çekilir' yazısını gördüm ve arabayı park ettim.
Ama biraz uygunsuz bir yere park ettim. Hatta park etmedim,öylece bıraktım...
Zaten 2 dakikada fax çekerim, daha benim park ettiğim fark bile edilmeden gelirim diye düşündüm.
20 dakika sonra (fax işini hallettiken sonra (!)) ancak dışarı çıkabildim.
Dışarıya çıktığımda gördüğüm şey beni şok etti ; ARABAM ÇEKİLİYORDU!
Dünyadaki en kötü şey,benim başıma geliyordu. İnanamadım.
RESMEN arabamın tekerlerine bir şey takıyorlardı çekebilmek için.
' duruuuuuuuuuuunnnnn' diye bağırdım ve Hülya Koçyiğit koşuşumla koşmaya başladım.
Dinlemediler beni. Süreç başladıktan sonra duramazlarmış,çekeceklermiş aracımı.
Bu durumu değiştirmek için hemen 'çalışkan öğrenci' kozumu kullandım.
'Benim bugün 2 tane finalim var,acil fotokopi çektirmem gerekti,ondan durdum' dedim.
Hiiiiç aldırmadılar. Halbuki o kadar da gerçekçi rol yapmıştım.
B Planı'na geçtim. Rolümü değiştirdim...
'Siz benim kim olduğumu biliyor musunuz? Benim amcam bölge emniyet müdürü!'
Tabii ki de kim olduğumu bilmiyorlardı. Çünkü ben kocaman bir KİMSEyim haha.
Bölge emniyet müdürü diye bir şey var mı onu bile bilmiyorum. O derece yani.
Bu dediğime çok inanmadılar; ama ben telefonumu çıkartıp arıyor gibi yaptığım zaman
beni bu seferlik affettiklerini söylediler... Arabama binip kaçtım oradan...
.
Bu yazıyı yazma nedenim ise, İstanbul halkından (Anadolu Yakası insanlarından) özür dilemek.
Sabah saat 9-10 arası olan trafiğin kaynağı bendim. Ama gerçekten iyi niyetliydim.
Fax çekmenin bu kadar uzun süreceğini bilmiyordum,bilmem de gerekmiyordu...

11.1.11

30

Söyleyebilecek çok bir şeyim yok aslında
Alttan aldığım dersin finalinden 30 almamın dışında...
.
Hep laf ederdim ben,kaldığı dersten bir daha kalan insanlara.
Şimdi ben de katıldım onların arasına.
.
Benimle konuşmazsanız artık,sizi anlarım.
Eşya Hukukundan bir defa daha kaldığım için
Ben bir köşede gizlice ağlarım...

8.1.11

Üzücü bir kişi

O kadar ezik bir kişi var ki tanıdığım; hergün okula minibüsle/otobüsle ya da başka bir arkadaşının arabasıyla gelmesine rağmen sırf insanlar onu arabayla gelmiş sansın diye okulun otoparkının içinden yürüyüp okula öyle giriyor...
daha da üzücü olan bir şey var ki; o kişi benim eskiden çok yakın bir arkadaşımdı.

Hediye

Eğer bana bir hediye almak istiyorsanız,ama ne alacağınızı bilmiyorsanız...
bu yazı size yardımcı olacaktır.
1 ) Bacak Açacak.
Buzdolabımın üzerine resimlerimin yanına asmak istiyorum bu açacağı. Ve kapaklı olan tüm içeceklerimi bununla açmak istiyorum. Zaten asitli içeceklerden sadece Sprite içiyorum,onu da cam şişesinden içmeyi seviyorum. O şişeyi de işte bununla açmak istiyorum.
BunDesign'da satılıyor bu ürün. Bun Design şubelerinden,ya da internetten [Buradan] alabilirsiniz.
Fiyatı da bayaa uygun,düşünmeden alın... Neler neler alıyorsunuz hergün,bunu mu almayacaksınız bana?
Ben kesin size bugüne kadar bir şeyler almışımdır, siz de bana bu açacağı almalısınız. Bence.
2) Nelly Furtado'nun yeni albümü.
Nelly Furtado'nun yeni çıkan albümünü istiyorum. D&R'larda satılmaya bu hafta başlandı.
Albümün adı 'The Best Of Nelly Furtado'. Tüm eski hit şarkıları ve 3 yeni şarkı var. Bende daha önceki albümlerinin tamamı var,ama nedense bunu ben almamalıymışım,sanki biri bana almalıymış gibi hissediyorum. Yoksa ben alırdım. Eğer o 3 yeni şarkıdan birini dinlemek isterseniz, buraya tıklayın. Mükemmel bir şarkı,bu albümde - adı Fuerte. Ayrıca benim gelmiş geçmiş en sevdiğim şarkılardan (ve kliplerden) biri, Nelly Furtado'dan Try'ı izlemek/dinlemek için de buraya tıklayın.
3) USB Bellek
Kanyon'da,Karınca' da satılıyor bu usb bellek. Bunu da istiyorum. Hatta Kanyon'a kadar gittiyseniz bana 'Karınca'daki herhangi bir şeyi alabilirsiniz. Hiç farketmez.
.
Bunların dışında, Palladium alışveriş merkezinin alt katında çerçeveci var bir tane. [Benim tablolarımı hep çerçevelettirdiğim yer.] Oraya telden yapılmış yeni Mevlana heykelleri geldi. Büyük boy ve küçük boy olmak üzere 2 değişik çeşidi var,tamamı el yapımı... Fiyatları biraz pahalı gibi,ama bence sanata yatırılan para = akıllı yatırım olduğundan bana onu da alabilirsiniz.

Bir imza.

Bir imza insanın hayatını ne kadar değiştirebilir?
1- O kişinin İstanbul'dan Adana'ya taşınmasına neden olabilir.
2- O kişinin yıllardır çalıştığı ve çok başarılı olduğu işini bıraktırabilir.
3- O kişinin bugüne kadar hiç ayrılmadığı kardeşinden/annesinden o kişiyi ayırabilir.
4- O kişinin istemediği bazı şeyleri o kişiye 'adetten' diye yaptırtabilir.
5- O KİŞİYİ MUTLU EDEBİLİR.
Ki,en önemli olan [tek önemli olan] o kişinin mutlu olmasıdır. Diğer herşey onun yanında önemsizdir.
O kişi mutlu olunca,sen de mutlu olursun. Onu da az görecek olsan bile.
İlk fotoğraf,kuzenim Tuğçe'nin evlenirken attığı 'imza'nın fotoğrafı... Ve diğer fotoğraflar...

Themen Aktüel 2 / .DJVU / Meltem

Almanca sınavı sonrası benim bloguma yazı yazmam geleneksel bir şey.
Bozulmasın istedim bu gelenek,ve bu sefer Almanca 5 finalini anlatmak istedim sizlere.
.
Dün sabah bir sınavım vardı ve sınav çıkışı Cansu Güneş (Azize Yılmaz) ile biraz takıldık.
Eve geldiğimde saat 7'ye geliyordu. Daha Almanca finalime çalışmaya başlamamıştım.
Saat 8 gibi çalışmaya başlarım, 'Hanımın Çiftliği'ni izlerken bir yandan Almanca okurum diye düşünmüştüm ki
ÇALIŞACAK BİR ALMANCA KİTABIMIN OLMADIĞINI HATIRLADIM.
Aslında benim hiçbir zaman Almanca kitabım olmamıştı. Hep fotokopilerden idare ediyordum.
Ama bu sefer fotokopilerim de yoktu! Heryeri aradım. Kitaplığımdan salondaki dergilik/gazeteliğe kadar...
Bulamadım. Saat 9'a kadar aradım ve sonra bu gerçeği kabul ettim; Almanca'dan kalacaktım.
Biraz televizyon izledikten sonra bu gerçeği reddettim,daha sinsi bir plan yaptım.
İnternette HERŞEY varken, Themen Aktüel kitabının olmaması gibi bir şey olabilir mi?!
Yaklaşık yarım saat internette Almanca kitabını aradıktan sonra bir Rus forumunda buldum.
Hemen indirdim. Hemen inmedi ama. 108MB'lık dosyayı 2,5 saatte indirebildim. Rusya üzeriden.
Bu arada saat 11'i geçmişti artık. 'Hanımın Çiftliği'ni de izleyememiştim. Bunu önemsemedim.
Dosyanın indirilmesi tamamlandıktan tam çalışmaya başlayacaktım ki... DOSYA AÇILMADI.
.djvu dosyasıymış indirdiğim şey,ve benim laptop'um onu açamadı.
Arkadaşlarımı aradım,internette .djvu dosyası nasıl açılır diye forumlara sordum.
.DJVU dosyasını açmak için de 1 saate yakın uğraştım. Sonunda başardım.
Themen Aktüel 2 - Arbeitsbuch'a ulaştım... Saat 12'yi geçmişti ve aşırı uykum vardı.
Buna rağmen Almanca çalıştım. [ Çalıştım = kitaptan ilgili bölümleri çalışma kağıdına (!) yazdım]
Çalışmayı tamamladıktan sonra uyudum. Gözümü kapattım,açtım ve saat 7 olmuştu bile.
Okula gittim. Sınav sınıfındaki herkesle kavga ettim. (Meltem/ Selin / Erdem / Mecit / Özlem vs...) Bağırdım çağırdım.
Ben en önün bir arkasında ortada oturuyordum. Yanımda da benim çalışkanım vardı - TG.
Hoca sınıfa geldi ve bana 'Hey sen,öne geç' dedi. Bana dedi. En önün bir arkasında oturan çocuğa.
O anda önümde iki seçenek vardı. Ya öne geçip Almancadan kalacaktım (TGden uzaklaştığım için)
Ya da hocaya 'Hayır,öne geçmeyeceğim,arkada kalabalık bir grup var,onlar geçsin öne' diyecektim.
İKİNCİSİNİ yaptım. Tanımadığım bir hocaya. Sınıfta. Sınavda.
Ve orada sınava girdim... Neyse ki TG herşeyi yaptı,ben de herşeyi yaptım.
Gece hazırladığım çalışma kağıdını (!) hiç kullanmadım. Ama onun varlığı beni 'güven'de hissettirdi.
Bu dönemki Almanca maceramı da bu şekilde sonlandırdım.
[Not; Meltem,sabah sana aşırı yüklendim,bağırdım... Haksızım]